Telefonda 3


여보세요. 김 선생님 좀 부탁합니다
(Yoboseyo. Kim songsengnim çom butaghamnida.)
Alo. Kim öğretmeni rica edebilir miyim?

지금 안 계시는데 실례지만 누구시죠?
(Çigım an keşinınde şilleciman nuguşicyo?)
Şimdi yokta afedersiniz ama kimsiniz?

학생 사미 입니다.
(Hagseng Sami imnida.)
Öğrencisi Sami'yim.

아, 그러세요. 메모를 남겨 드릴까요?
(a, gıroseyo. Memorır namgiyo tırilkkayo?)
Aa, öylemi. Not alayım mı?


혹시 핸드폰 번호를 알 수 없을까요?
(hogşi hendıpon bonorıl al su obsılkkayo?)
Acaba cep telefon numarasını öğrenemez miyim?


핸드폰을 두고 갔어요. 연락처를 남기시면 전화 드리라고 할게요.
(Hendıponıl tugo kassoyo. Yollagçorır namgişimyon çonhoa tırirago halkeyo.)
Telefonunu bırakıp gitti. İrtibat numarası bırakırsanız telefon et diye söylerim.

Telefonda 2

여보세요. 유리 씨 계세요?
(Yoboseyo. Yuri şi keseyo?)
Alo. Yuri hanım orda mı?(var mı?)

네. 실례지만 누구시죠?
(Ne. Şilleciman nuguşicyo?)
Evet. Afedersiniz ama kimsiniz?


터키에서 온 친구 알리이에요.
(Tokieso on çingu Alli ieyo.)
Türkiye'den gelen arkadaşı Ali'yim.


네. 바꿔 드릴게요. 잠시만 기다리세요.
(Ne. pakkuo tırilkkeyo. Çamşiman kidariseyo.)
Evet. Veriyorum. Biraz bekleyiniz.

Telefonda 1

여보세요. 거기 아이순 집이지요?
(Yoboseyo. Kogi aisun çib iciyo?)
Alo. Orası Aysunun evi mi?

아닌데요. 몇 번에 걸었어요?
(anindeyo. miyoç bone korossoyo?)
Değilde hangi numarayı aramıştınız?

거기 466 3827 아닙니까?
(kogi sayungyuk sam pal i çil animnikga?)
Orası 466 3827 değil mi?

전화 잘못 거셨어요.
(Çonhoa çalmot koşyossoyo.)
Telefonu yanlış aradınız.

아이구, 미안합니다.
(aigu, mianhamnida.)
Aaa, özür dilerim.

Aile



이 사람들이 우리가족이에요.
(i saramdıri uri kacogieyo.)

이분이 아버지예요.아버지는 선생님이에요.
(ibuni abociyeyo. Abocinın sonsengnimieyo.)

저분은 어머니예요.어머니는 의사예요.
(çobunın omoniyeyo. Omoninın ıisayeyo.)

오빠가 있어요.오빠는 회사원이에요.
(obbaga issoyo. Obbanın hüesawon ieyo.)

남동생이 있어요. 남동생은 학생이에요.
(namdongsengi issoyo. Namdongsengın haksengieyo.)

언니는 없어요.
(onninın obsoyo.)

여동생도 없어요.
(yodongsengdo obsoyo.)

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Bunlar benim ailem.

Bu kişi babamdır. Babam öğretmendir.

Şu kişi annemdir. Annem doktordur.

Abim var. Abim şirket elemanıdır.

Erkek kardeşim var. Erkek kardeşim öğrencidir.

Ablam yok.

Kızkardeşimde yok.

기다리다


어쩌다 그댈
사랑하게 된거죠
어떻게 이렇게
아플수 있죠
한번 누구도 이처럼
원한 적 없죠
그립다고 천번쯤
말해보면 닿을까요
울어보고 떼쓰면
그댄 내 맘 알까요
그 이름 만번쯤
미워해 볼까요
서운한 일들만
손꼽을까요
이미 사랑은 너무
커져 있는데
그댄 내가 아니니
내 맘 같을수 없겠죠
그래요 내가
더 많이 좋아한거죠
아홉번 내 마음 다쳐도
한번 웃는게 좋아
그대 곁이면
행복한 나라서
싫은 표정 한번 조차도
편히 지은 적 없죠
그대 말이면 뭐든
다 할 듯 했었죠
천년 같은 긴 기다림도
그댈 보는게 좋아
하루 한달을
그렇게 일년을
오지 않을 그댈 알면서
또 하염없이 뒤척이며
기다리다 기다리다
잠들죠
나 언제쯤 그댈
편하게 볼까요
언제쯤 이 욕심
다 버릴까요
그대 모든게
알고 싶은 나인데
언제부터 내 안에
숨은 듯이 살았나요
꺼낼수 조차 없는
깊은 가시가 되어
아홉번 내 마음 다쳐도
한번 웃는게 좋아
그대 곁이면
행복한 나라서
싫은 표정 한번 조차도
편히 지은 적 없죠
그대 말이면
뭐든 다할 듯 했었죠
천년 같은 긴 기다림도
그댈 보는게 좋아
하루 한달을
그렇게 일년을
오지 않을 그댈 알면서
또 하염없이 뒤척이며
기다리다 기다리다
잠들죠@

그댈 위해 아끼고 싶어
누구도 줄수 없죠
나는 그대만
그대가 아니면
혼자인게 더 편한 나라
또 어제처럼 이 곳에서
기다리고 기다리는
나예요

못(mot) yapamamak
Birşeyi elimizde olmayan bir nedenden dolayı yapamadığımız zaman kullanırız.

생일 파티에 못 갔어요.(Sengil patie motkassoyo.)
Doğum günü partisine gidemedim.

그 영화를 못 봤어요.(Kı yonghoarıl motpassoyo.)
Bu filmi seyredemedim.

까지 - 부터

까지(kkaci) –e kadar

Yer ve zamanlarla birlikte kullanılabilir.

어디까지 가요?(odi kkaci kayo?) Nereye kadar gidiyorsunuz?


부터(buto) -den

10시부터 12시까지 한국어를 공부해요.(yolşibuto yoranşigaci hangugorıl kongbuheyo.)
Saat 10’dan 12’ye kadar Korece çalışıyorum.

여기부터 읽으세요.(yogibuto ilgıseyo.)
Buradan başlayarak okuyunuz.